17 Eylül 2012 Pazartesi

Minik kardeş artık minik değil

On iki yıl önce buz gibi bir günde dersaneden çıkıp hastaneye görmeye gittiğimde beklentilerimi hiç karşılamamıştı sevgili kadeşim. Kıpkırmızı, dünyaya gelmiş olmaktan pek memnun olmadığını belli eden buruştuduğu yüzü ve büzüştürdüğü dudaklarıyla ben de burdayım demeye çalışıyordu ağlamaya çalışarak. 

"Bu mu şimdi? Tek çocuk olma lüksümü elimden alan varlık bu kadarcık mı?" diye düşünmedim değil ama o kadarcık varlığın hayatımdaki her boşluğu dolduracak büyük olduğunu fark etmem çok zamanımı almadı neyse ki.

Yılların nasıl çabuk geçtiğini göstermeye kararlı kendisi şu sıralar. İnsan kendine değil de başkalarına bakınca daha çabuk fark ediyor sanki zamanın hızını. İlkokula başladığım zamanı çok net hatırlamam değil de onun ilkokula başladığı ve  kendinden büyük çantayı taşımaya çalıştığı zamanı hatırlamam daha etkili sanki bunu kavrayabilmemde.

Bugün de öyle oldu. Eğitim öğretim yılı başlayıca anılar canlandı . Kendi altıncı sınıfa başlayışım sanki dünmüş gibiyken annemin okulun kapısında "Burada üç sene, lisede de dört...Sonra tekrar...Bitecek mi acaba okul hı?" deyip gülümsemesi hala çok canlıyken okulumun bitmek üzere olması  acı gerçeğim.
Bugün de Mert Bey altıncı sınıfa başlayarak bu gerçeği bir kez daha bana gösterip artık minik kardeşten ergen kardeşe terfi ettiğini resmi olarak göstermiş oldu. Mavi önlüklü, beslenme çantalı ve mataralı zamanlarımız resmen bitmiş durumda.Defter kabının nasıl olması gerektiğinden  ya da yazma ödevlerinden  daha önemli meselelerimiz var artık. Şekil almayan saçlar artık bizim için çok daha önemli.




t

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder