18 Mart 2012 Pazar

Bir Delinin Hatıra Defteri

 Bir Delinin Hatıra Defteri'ni izlemeye gideli uzun zaman oldu aslında ama sanki dün izlemişim gibi. Hep kapalı gişe oynayan ve biletler satışa sunulduğu anda biten bir oyun. Biz de fedakar bir arkadaşımızın sabahın köründe gişeye gidip dört saat ayakta beklemesi sonucu alabildik biletleri zaten. Oyun uzun yıllardır Devlet Tiyatroları sahnelerinde olmasına rağmen son zamanlarda daha da popülerleşmesinin nedeni olarak ,benim de içinde bulunduğum, Behzat Ç. hayranlarını görüyorum.Erdal Beşikçioğlu daha önce birçok dizide başarıyla rol   aldı ama sanırım hiçbiri Behzat Ç. kadar ses getirmedi. Ayrıca Behzat Ç. karakterinin psikolojik sorunları olduğunu, hayaller gördüğünü ve bazen içine kapandığını diziyi ve filmi izleyenler bilirler.
Erdal Beşikçioğlu'nun o karakterin ,bazen deliliğe kadar giden, içsel dünyasını bu oyun sayesinde daha da iyi yansıttığı inancındayım.

Bir Delinin Hatıra Defteri Nikolay Vasilyeviç Gogol'ün romanından  uyarlanmış bir oyun. Bende kitabın Can Yayınlarından çıkan 1982 basımı var ki onun adı Bir Delinin Güncesi şeklinde.

 Roman ve de oyun Çarlık Rusyasından bahsediyor. Sınıf farkının her alanda hissedildiği, insana verilen değerinin parayla ve statüyle ölçüldüğü bir zamandan. Günümüzden yüz altmış altı yıl öncesini anlatsa da sanki bugün de bu durum çok değişmiş sayılmaz. Sınıfsız ve fırsat eşitliği olan (!) toplumlar içinde yaşasak da görülmez sınıf ve para duvarlarını aştığımız söylenemez. Bütün bunları içten içe hissetmemizi sağlayan mükemmel bir oyundu Bir Delinin Hatıra Defteri. Bir delinin tuttuğu günlük aslında hepimizin günlüğüymüş dedirtebilecek kadar güzel.

Oyun Ankara Stüdyo Sahne'de. Ulaşımı Ankara'daki diğer sahneler düşünüldüğünde çok kolay değil fakat Ulus Küçük Tiyatro'nun önünden servise binip rahatça ulaşabilirsiniz.
 Oyuna gelince... Stüdyo Sahneye giriyorsunuz sandalyelerle çevrili sahne ve sahnenin ortasında da kocaman bir vinç. Vincin sepet kısmında siz yerlerinize yerleşene kadar kıpırdamadan duran Erdal Beşikçioğlu ve oradan sallanan ayağı. Oyun başladığı anda da büyülenip kalıyorsunuz zaten, ağzınız bir karış açık şekilde  bir adamın nasıl hem o vinci kontrol ettiğini,  nasıl mükemmel bir oyunculuk sergilediğini hem de nasıl oradan oraya tırmanarak sanki yolda yürüyormuş gibi rahat olduğunu düşünmekten kendinizi alamıyorsunuz.

Neden koskocaman bir vinç? Neden başka bir set düşünülmemiş ki diye soruyorsanız da cevabı bizler için verilmiş: " Peki bugün, bu öyküyü sahneye koyarken ne eklemek gerekirdi üstüne? Bir makine! Yüz altmış altı yıl önce kurşun kalemle yaptığımız işleri artık makinelerle yapıyoruz. Çok ilerledik! Artık o karanlık günler geride kaldı!"




 Her tiyatroseverin izlemesi gereken oyunlardan biri. Bilet kuyruğunda beklenen onca saate değdiğinden emin olabilirsiniz.
t