11 Ekim 2012 Perşembe

İnsanoğlu kuş misali

Gidiyorum, hazırlanayım onu yapayım bununla uğraşayım, o belge  bu belge derken geldim bile Avusturya'ya. Bugün on beşinci günüm olmuş bile ve zamanın nasıl geçtiğini hiç anlamadım.

İlkleri yaşadığım ve yaşamaya da devam ettiğim bir serüven içindeyim şu an.
En büyük ilkim sevdiklerimden ve evimden bu kadar uzun süreliğine ayrılmak oldu. İkincisi de uçakla yaptığım yolculuk. Esenboğa'ya en sevdiklerimle gittim. Ailem ve en yakın arkadaşım benimleydi. Sabaha kadar sohbet edip ağlaşıp gülüşerek zamandan kazandık elimizden geldiğince. Kesin çok duygusal olurum ağlarım ben şimdi diye düşünürken gülerek vardık havaalanına. 
Klasik işlemler, bitmesi istenmeyen son dakikalar, anonslar vs vs. Kendime nasıl ağlamadım diye hala hayret ediyorum orası ayrı. Kontrolden geçip kapıda beklerken kalbim sıkışsa da gözyaşlarım akamadığı için gözlerim cayır cayır yansa da iyi kurtardık. En büyük destekçim gene benimleydi ama. Üzüntüden gebersek de ayrılalı beş dk  bile olmasa da mesajlaşmaya devam ettik ben uçakta telefonu kapatana kadar.
Uçakta bir ara dizlerimin bağı çözüldü resmen. Saf saf etrafıma bakınmam ve pencere kenarında oluşumun tadını çıkarmam yanımdaki amcanın dikkatinden kaçmadı.

Bozkır insanı olan ben Marmara Denizi üzerinde dolanınca daha da bir heyecanladı. Tamam itiraf ediyorum inene kadar da uçağın düşme ihtimalini düşünüp durdum.
Sabiha Gökçen'de iki arkadaşımla buluştum ve Viyana yolculuğu başladı bu sefer. Yaklaşık iki saat süren yolculuğum sırasında yanımdaki teyzeyle kanka olduk sohbetler ettik. 1,5 euro verip bana su aldı hatta kıyamam. Her yudumunu özenle içtim aslında 50 kuruş olduğunu fazla düşünmemeye çalışıp:)

Viyana'ya inince gri, hafif yağmurlu bir havayla karşılaştık. İstanbul'un günlük güneşlik havasından sonra bu kadar ani bir değişiklik hoş olmadı haliyle. Bavulları arayıp bulmaca kısmından sonra iki Türk yardımsever bize yardımcı oldu ve trenle aktarma yaparak Miedling'e sonra da gene trenle Klagenfurt'a geldik. Hayatımın en sıkıcı yolculuklarından biriydi. Bir gece önce uyumamanın cezasını trende uyuyamayarak çektim. İneceğimiz yeri geçme korkusu ve göz kapaklarımın açık kalamama durumu iğrençti.


110 falan yazdığına aldanmayalım yeri geldi 50 km ile gitti bu tren çığlık atacaktım.

Trenden inince baktık ki tren garında market var hemen içeri atladık bir şeyler almak için. İlk dönerimi de Miedling'te tren beklerken yedim bu arada unutmadan söyleyeyim. Ekmek,su ve nutella üçlüsünden sonra buddyler bizi yurda getirdiler. Orası daha da ilginç. Odaya gelip eşyaları bıraktık. Oda arkadaşım gelmiş benden önce eşyaları vardı ama kendisi yoktu. Odaya döndüğümde içerde birisini görünce nasıl korksam bilemedim haliyle. İlginç bir karşılaşma ve tanışma oldu.

İk hafta deli gibi para harcayıp odayı temizleyerek ve düzelterek geçti. Burdaki en eski yurtta kalıyorum ama ismi çok hoşuma gidiyor kendisinin : Mozartheim. Daha güzel ve modern yurtları görsem de hiçbirinde burdaki samimiyeti göremediğim için sevmedim.


Hemen bir "ben" köşesi oluşturdum başucumda. En sevdiklerimin fotoğraflarını görmek gibisi yok:)

Daha önce gelen arkadaşlardan biri neler yapmamız gerektiğini öğretti. Okulu ve şehri öğrenmeye çalışarak geçiyor hala zaman. Ha bir de en çok sevdiğim şeylerden biri olan partilerimiz var:)



Bunlar da merkezde çektiğim ilk fotoğraflar. Hikayelerinden daha sonra bahsederim mutlaka. Klagenfurt denince ilk akla gelen meydan burası.

Bir de göl var ki favorim.







Banklardan birine oturup gölü seyrederek sohbet etmek gerçekten harika.

Sonbaharın da "ben artık burdayım" diye bağırdığı bugünlerde yeşil,sarı, kahverengi ve kırmızı yapraklarla dolu sokaklar görülmeye değer.

Sessiz sakin yerlerden hoşlanmam ama buraya ısınmam zor olmadı. Beklediğimden daha hoş her şey.

Okulumuzun yanında da bir kebapçı var. Yorulup üşümüşken. "Gelin, bir çay ikram edelim." cümlesini duymak hepimizi duygudan duyguya sürükledi.


Bu da ilk çay olarak kayıtlara geçsin:)

Sadece iki hafta geçmesine rağmen bu iki haftaya çok güzel şeyler sığdrdım. Bazı şeyleri bulmam ve görmem için buraya gelmem gerekliymiş.
Umarım her şey böyle güzel geçer.

t

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder